Güneydoğu'da söz sahibi olma yarışının ikili yarışmacı kadrosuna üçüncü olarak dahil olsa da kendi içindeki değişimin varlığını meydanlarda kararlılıkla gösteren CHP, yarıştan galip çıkma ve bölgede söz söyleme hakkını ele geçirme yolunda ilerliyor.
Başbakan Erdoğan’ı protesto etmek için kepenk kapatan Hakkâri’nin, meydanları Kılıçdaroğlu’nun yapacağı miting için doldurması, CHP’nin uzun bir aradan sonra Güneydoğu illerine girdiğine ve Kılıçdaroğlu’yla birlikte başlayan Güneydoğu’da kendine yer açma çalışmalarının sonuç verdiğine mi yoksa iktidar tarafından ifade edildiği gibi BDP’nin gücüne mi delaletti? Ya da bir çağrıda kepenk kapatan, bir çağrıda sokağa dökülebilen, devlet otoritesinin yanında örgüt otoritesini de es geçemeyen bölge halkının arada kalmışlığı mıdır söz konusu olan?
Güneydoğu’da söz sahibi olma yarışının ikili yarışmacı kadrosuna üçüncü olarak dahil olsa da kendi içindeki değişimin varlığını meydanlarda kararlılıkla gösteren CHP, yarıştan galip çıkma ve bölgede söz söyleme hakkını ele geçirme yolunda ilerliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hakkâri, Iğdır, Ardahan, Bingöl, Van gibi illerde gerçekleştirdiği mitinglerin de gösterdiği gibi CHP, Doğu ve Güneydoğu’da halkın yüzünü kendine doğru çevirmeyi başarıyor. Statüko karşıtı söylemlerle iktidara gelen bir partinin söyledikleriyle icra ettikleri arasındaki uçurumla birlikte bir devlet partisi haline gelmesi insanların sahte vaatler ve göstermelik duruşlarla samimiyet arasındaki farkı ayırt etmesini sağlıyor...
Bu noktada artık CHP’nin bölgede dile getirdiği yerel yönetim özerkliği gibi düşüncelerinin desteklendiğini; barış, özgürlük ve eşitlik söyleminin samimi bulunduğunu görebiliyoruz… Aslında son günlerde ucu CHP’ye dönen iktidar namlusu, CHP’ye doğru taarruza geçilmesi, bir anlamda Kılıçdaroğlu’yla birlikte partinin kısa sürede topladığı toplumsal desteğin somut varlığının ispatıdır.
DYP-SHP koalisyonu döneminde Kürt kökenli milletvekillerinin Meclis kapısından apar topar alınıp tutuklanmaları olayının yaşandığı 1994 tarihinden bugüne kadar CHP’ye karşı bir şekilde süregelen kırgınlığın izleri bugün Kılıçdaroğlu’nun siyasi arenaya çıkmasıyla birlikte siliniyor… Kürtlerle bu şekilde yapılan barış, başta Genel Başkan’ın Alevi kimliğiyle birlikte Alevi kesimle de; genç ve kadın temsilcilere listelerde yer verilmesi ile bu kesimlere yönelik hazırlanan umut verici projeler sayesinde gençler, kadınlar ve solla da; aynı şekilde Süleyman Çelebi gibi isimlerin adaylığıyla birlikte işçi ve emekle de; iki hafta önceki TOBB Genel Kurulu’nda toplanan alkışların gösterdiği gibi iş âlemiyle de, türbanla ilgili özgürlükçü tutumu ve eski İstanbul müftüsü İhsan Özkeş, din sosyoloğu Muhammet Çakmak gibi isimlerin CHP’den aday gösterilmesiyle birlikte mütedeyyin kesimle de; eski Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün ve İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük’ün eşi Sedef Küçük, Bursa milletvekili adayı Turan Tayan, Mehmet Haberal vb. adaylarla merkez sağla da sağlanmıştır. Bu şekilde CHP, Alevisini, Kürt’ünü, solcusunu, gencini, kadınını, türbanlısını, açığını, işçisini, emekçisini sözde değil samimiyetle içine alan, daha “kapsayıcı” ve bütünlükçü yaklaşımıyla, toplumun tamamına birden uzattığı zeytin dalının karşılığını seçim mitinglerinde almaya başlayarak iktidara doğru yürüyor… Dolmaz denilen alanlar yıllar sonra CHP için doluyor, insanlar akın akın partiye geri dönüyor, CHP dün kaybettiklerini bugün kendisine verilen çiçeklerle birlikte geri kazanıyor.
Sol ve sosyal demokrasinin Doğu ve Güneydoğu dışında da bilhassa büyük kentlerin varoşlarında bitmek üzere olduğu bir dönemde, adeta son düzlüğe çıkılmışken Kılıçdaroğlu’yla harekete geçen yeni bir rüzgâr arkasını dönmüş gitmekte olan küskün insanları geri çeviriyor ve onları CHP’ye, sola doğru yeniden yaklaştırıyor… Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu’nun bundan sonraki genel seçimler ve yerel yönetim seçimleri için tüm seçim çevrelerinde önseçimsiz aday belirlemeyeceğinin sözünü vermesi CHP’de siyaset yapmak isteyen insanlara da, topluma da umut vaat etmektedir.
Patlayan bomba, kararan hayat
Perşembe sabah saatlerinde Etiler Koç Köprüsü’nün altında patlayan bomba iki kişinin geleceğini ve yaşama sevincini elinden aldı. Bu, terörün “politika üstü” gerçeğidir. Siyasi vahşeti ve acımasızlığı temsilen oynanan acı bir oyundur. Ve içimizden herhangi birini, herhangi bir sabah işe doğru yola çıkmışken, bir akşam eve dönerken, çocuğumuzu okuldan alırken, babamıza kazandığımız okulun müjdesini vermeye giderken yani hayatı herhangi bir yerinden “yaşamaya” çalışırken, kararmış yürekler tarafından kurulan bir pusunun kurbanı yapabilecek güce ve insafsızlığa sahiptir.
Sadık Çelik
-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen beğendiğiniz konulara yorumlar yazarak, diğer kullanıcıların takip etmesinde yarar sağlayınız
Hürriyet gazetesi, Milliyet gazetesi, Sabah Gazetesi, Posta gazetesi, Posta gazetesi, Habertürk gazetesi, Zaman gazetesi, Vatan gazetesi, Taraf Gazetesi, Radikal gazetesi, Cumhuriyet gazetesi, Türkiye gazetesi, Akşam gazetesi, Star gazetesi, Bugün gazetesi, Takvim gazetesi,Sözcü gazetesi, Yeni Şafak gazetesi, Aydınlık gazetesi, Yeniakit gazetesi, İnternetspor gazetesi, Fanatik gazetesi, Yurt gazetesi, Dünya Gazetesi
Meteoroloji,Hava Durumu,Hava Tahmini